Gençliği Hocalı'da KurşunlananlarErmenilerin Hocalı'da yaptığı katliamdan 19 yıl geçti....
Bakü'nün kışı pek soğuk olmaz. Kar yağdığında doyasıya kar topu oynayacaklar diye en çok çocuklar sevinir. Ancak 31 yaşındaki Ramin Musayev çocukluğunda kışı sevmediğini söylüyor. Çünkü her defasında 19 yıl önce karlı kışda Hocalı'da yaşadığı son ve korkunç günü hatırlıyor: "Çocukluktan kışa nefret ediyorum. Her kar yağışı Hocalı'da roket ve ateş seslerini bana hatırlatıyor. Babamla, kardeşimle canımızı kurtarmak için her kes gibi ormana kaçıyorduk. Açlıktan kar yiyorduk. Ayaklarım o gece donmuşdu. Her tarafa dağılmış cesetlere bakınca korkuyordum. Şimdi de kış olunca öyle biliyorum, yine kar taneleri kan olacak zannediyorum ...."
1992 yılının Şubat ayının 25’ini 26’ya bağlayan gece Dağlık Karabağın Hankendi şehrinde bulunan Sovyet Ordusu'na ait, çoğunluğu Ermeni militanlarından oluşan 366. motoatıcı alay Hocalı kasabasına saldırdı. Şehri ele geçiren militanlar zırhlı tanklarla şehri yerle bir edip, karşılarına çıkan herkesi acımasızcasına kurşuna dizdiler. Katliamda 8 aile tamamen yok edildi, 613 kişi vahşice katledildi, onlardan 106’sı kadın, 63’ü çocuk, 70’i ihtiyar. Ayrıca, 1430 sivil sakin ise rehin alındı, onların birçoğu Ermenilerin verdiği işkencelere dayanamayarak hayatlarını kaybetti.
Kızım Kucağımda Can Verdi Hocalı, her taraftan zırhlı araçlar ile ablukaya alındığından sakinler Qarqar nehrini geçip, Ketik Ormanı'na yüz tuttular. Nehrin suyunun soğuk olmasına rağmen, fedakâr anne Melahat Hüseynova 3 çocuğunu sırtına alıp çayı geçirdiğini hala heyecanla anlatıyor: "Çayı geçemeyen birçokları, ayrıca yaşlılar orada kurşuna dizildi. Biz ormana kaçtık. Silahlı Ermeniler bizi pusuya düşürüyor, herkesi öldürüyorlardı. Orman kalabalık olduğundan iki çocuğum yok oldu "—gözyaşlarını tutamıyor. Gözleri dolapta asılı küçük kız resminden ayrılmıyor. "Kaçarken birden kızım Meral kucağımda" anne "deyip bağırdı. Gözlerini süzüp kapattı. Hiçbir şey anlamadım. Sırtından süzülen kanı görünce deli oldum. " Melahet Hanım ormanda rehin düşmekten korkan birçok annelerin bebeklerinin açlıktan ağladığında ağızlarını kapayıp, göğüslerine sıktıklarını söylüyor.
Bebeği kucağında kaçarken ayağından kurşun yarası alan Melahet Hüseynova çok kan kaybettiğinden orada bir süre sonra cesetler arasında bayılıp kalmış. " Yaram çok incitiyordu, kanımın kesmesi için üstüne kar alıp koydum. Her taraf ceset doluydu. Ancak bir çocuk annesinin başı üste ağlıyordu. Elimle yanıma gelmesini işaret ettim. Beni önemsemiyordu. Sonra uzaktan silahlı Ermenilerin geldiğini gördüm, onlar cesetler arasında geziniyor, yaralı olanlara başlarından ateş açıyorlardı. Sonra bayıldım için hiçbir şey hatırlamıyorum. " Azerbaycan gönüllü askerleri Ağdama yakın ormanda kalmış cesetleri toplarken aralarında Melahat Hanım da olmuş, onun nabzının attığını görüp hemen Bakü'ye hastaneye göndermişler.
Damadımı Kızının Gözleri Önünde Yaktılar O gece Entiqe Qehremanova kızı, torunları ve damadı ile ormana kaçmış. Yaşlı kadının kızı ve 6 yaşındaki torunu Yegâne, atılan kurşunlar sonucu hayatlarını kaybetmiş. Damadı, torunu Hazangülle birlikte ormanda bir yere gizlenmeye çalışmış. O, sabaha karşı militanların kolun arkasına saklanan insanları acımasızcasına katletmelerine tanık olduğunu söylüyor. "Kurşuna dizdikten sonra cesetlerine hakaret ediyor, kalplerini, gözlerini çıkarıyorlardı. Hamile kadınların karnında ki bebekleri çıkarıp süngüye takıyor, acımıyorlardı. Bir bebeği elbisesini soyundurup buzun üstüne koydular. Anneannesi dayanamayıp bayıldı, çocuk da uzun süre ağladıktan sonra öldü. "—gördüklerini anlatırken Entiqe ana, ara sıra gözyaşlarını siliyor.
O, damadı Tevekkülün 9 yaşındaki kızı Hazangül’ün yalvarışlarına rağmen, ağaca bağlanmasını, benzin dökerek işkence ile öldürülmesini ağlayarak konuşuyor: "Silahlı Ermeniler onu ağaca bağlayıp, ayaklarına benzin döküp yaktılar. “Karabağ Ermenilerindir” söylemesini talep ettiler. O, da karşılığında “ben Vatanıma ihanet etmem”-dedi.
Babasının işkence ile ölümüne dayanmayan kızı Hazangül babasını kucaklamak istiyor, ancak her kolundan bir Ermeni tuttuğundan kızcağız, sadece ağlayıp yalvarıyordu: " Torunum onların ayaklarına düşüp yalvardı. Onun yalvarışlarına aldırmadılar. Aksine damadımın işkence ile ölümüne gülüyorlardı. .Biz ise çaresiz bağırıyorduk. "-Hocalı katliamın aksaçlı tanığı ekliyor.
Şubatın 25’ini 26’ya bağlayan gece her taraftan kuşatmaya alınan sakinlerin bir kısmı Ağdamın Gülablı köyüne ulaşarak hayatlarını kurtarmışlar. Ancak o gece bu hiç de herkese nasip olmadı. Askeran-Nahçıvanik doğrultusunda pusuya düşürülen insanlar katledildi, çoğu kadın, yaşlı ve bebek olmak üzere birçokları rehin alındı.
Rehin düşenlere neler oldu? Evlerini terk etmek sorunda kalmış Senem Abdullayeva, kızı 4 yaşındaki Vüsale ile bir gün yol gittiklerini söylüyor. Büyükanne ve dedesinin ormanda hayatlarını kaybetmesinden sonra Ermeni orduları ansızın onları devreye alarak rehin tutmuşlar. "Dört yaşındaki kızımın kulağında kızıl küpe vardı, Ermeni elindeki bıçakla diğer kadınların ve onun da küpesini kesip aldı. O zamandan eli bıçaklı birilerini görünce korku geçiriyor, Ermeni zannediyor, onun kafasını kesecek. "-- o gecenin kızının sağlığına ve psikolojisine olumsuz etki yaptığını belirtiyor. Senem Hanım'la birlikte insanları Ermeniler Pircamallı köyüne, sonra Hankendine getirmişler. Burada anne durmadan ağlayan kızını nasıl sakinleştireceğini bilmiyordu. "Kızım açlıktan ağlıyordu. Bunun üzerine ihtiyar bir Ermeni müfrezelerine o çocuğa ekmek vermemelerini sıkı-sıkı tembih etti, “bırakın ölsün”-dedi.-ifadeleri hafızasında derin yara bırakmış.
Kırk sekiz gün ermeni çetecilerin elinde rehin olmuş 68 yaşındaki Kadim Abbasov diğer sivillerle beraber amansız işkenceler gördüğünü, hatta kerpetenle bütün sağlam dişlerinin çıkarıldığını acı-acı anlatıyor. Aç-susuz tavlada saklanılan günlerde oğullarını öldürmesinler diye ağlayan annenin feryadı hala gözlerinden çekilmiyor.
"Bir gün çeteciler aramızdan 10-a yakın genç erkeği seçip götürdüler. Onlar arasında bir annenin üç oğlu da vardı. Zavallı kadın hiç olmazsa oğlunun birini ona bağışlamaları için çok yalvardı. Onu silahın kundağı ile itip yıktılar. Birkaç dakika sonra kurşun sesleri duyuldu. Onları öldürdüklerini dediler "-- söyleyip içini çekiyor.
Daha sonra erkek rehinlerin bir kısmını araca doldurup Hankentine götürmüşler. Arabayı yolda Hocalı'da durdurduklarında gördükleri dehşet saçan manzara herkesi : "Aracı Hocalı’da durdurdular. Üzerimizdeki çadırı açtılar. Benzin istasyonunun yanındaydık. Silahlı Ermeniler çevrede olan cesetleri kalalım-kalalım toplayıp, üstüne benzin döküyor, yakıyorlardı. Hepimiz şokta idik. Bu anları görmemek için Tanrıya beni öldürmesi için yalvarıyor..."—ağladığından sözlerini tamamlayamıyor.
65 yaşındaki Sekine Halilova rehinlikte kadın ve kızlara işkenceler verilmesine, onlara tecavüz edilmesine tanıklık eden yüzlerce kadından biri: "Bizi karanlık bir yerde bırakıyorlardı. Kızları, kadınları kardeşlerinin yanında küçük düşürüyor, namuslarını kirletiyorlardı. Kızımı zorla elimden aldılar. Onu kucakladığımı görüp beni yıkıp vahşice dövdüler. Kızımı alıp çıktılar. O günden beri ondan hiçbir haberim yok ..."- diyerek hayatının alt-üst olduğunu söylüyor.
Onlar Hala Yakınlarını Bekliyor Hocalı'nın işgalinde birçok insan yaşamını yitirse de, pek çok sivil de kayıp oldu. Onların aileleri Hocalı katliamından 19 yıl geçmesine rağmen, onlar hala yakınlarının yolunu bekliyor. o gece ailesinden ayrı düşen sürücü Nazım Abışov onlardan biri. "… Son olarak ailemi-karım, kızım ve oğlumu şubatın 25'i saldırıdan az önce gördüm. İçime onları son kez görüyormuşum gibi bir his dolmuştu. Ama onları sakinleştirdim. Bir şey olursa, gelip onları hemen götüreceğime söz verdim. Tankların şehre saldırısını görünce eve geldim, ancak onları evde bulamadım. Verdiğim sözü tutamadım... "
Hocalı sakini Vidadi İsmayılov’un da ailesi yıllardır, onun hasreti ile bitip tükenmekteler.
Kardeşi Fatma İsmayılova o gece onun ormandaki kadın ve çocukların güvenli yere taşınmasına yardım ettiğini söylüyor. Son olarak onun rehin düştüğünü belirtiyor. "Rehinlikte kardeşimi görenler olmuş. Onların sözlerine göre, Ermenilerin kadın ve kızlara işkence vermesine dayanamayan Vidadi itiraz etmiş. Bunu gören sakallı Ermeniler onu dışarı çıkarmışlar. Buradan sonrasından haberimiz yok. "
Hocalı'nın işgalinden sonra dünyaya gelen ve babasının yüzünü görmediği kızı şimdi ailenin tek tesellisi.
Hocalı katliamı hakkında ilk kez ülke kamuoyuna Ağdamdan "Seher Gazetesi'yle bilgi veren gazeteci, Hocalı soykırımını Tanıtma İçtimai Birliğinin Başkanı Şamil Sabiroğlu bu bilgileri güçlükle ötürdüğünü hatırlıyor: " Gazeteye telefon edip korkunç katliam hakkında haber verdiğimde öncelikle inanmamıştılar. Telefonda ağlayarak gördüklerimi anlattığımda olayın ciddiyetine varmıştılar. Dolayısıyla, gazete bana inanarak Hocalıda 2 sivilin öldüğünü bildiren resmi bilgileri çıkarıp benim haberimi yayınladı."
Şamil Sabiroğlu Ağdamda olan çaresiz insanların durumunu hala unutamıyor: "Kadınlar yalınayak idi, çocukların gözlerinde korku okunuyordu. Ağdama getirilen cesetleri tanımak mümkün değildi, gözleri oyulmuş, başları kesilmiş, derileri soyulmuştu. Ermenilerin Hocalı'da yaptıkları insanlığa sığmayan davranışları soykırımdır. Tek isteğimiz bu insanlık dışı olayı uluslararası kamuoyunun tanımasıdır, suçluların cezalandırılmasıdır."
Bu yıl da her taraf beyaz örtüye bürünecek, çocuklar doyasıya kartopu oynayacak. Ancak çocuklukları Hocalı'da kurşunlanmış gençler hep evlerinde geçirdikleri son kış gününü hatırlayacak. Ramin Musayev gibi: " Yine karın üstü cesetlerle dolu. Bizi rehin almışlar. Duvarın köşesinde ise elleriyle yüzünü gizleyen genç kız namusu kirletildiği için ağlıyor. Ve ben evime gitmenin hayalini kuruyorum…"
Efsane Elesgerli Bakü/Azerbaycan
|
3120 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |